İslamcı bir gencin İslamcı yakınları tarafından İslam'dan soğuması
(Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenilmiştir).
Üniversite son sınıf öğrencisi Hasan pandemiden dolayı kendi şehrine dönmüştür. Uzaktan eğitimle okulunu devam ettiriyordur. Hasan'a aile, akrabalar ve çevreden yapılan sosyal baskı kendi şehrine dönmesiyle daha da artmıştır. Hasan uzaktan eğitime düşman kesilmiş haldedir bunun nedeni ne internet erişimi ne ekipman ne de yüz yüze ders isteğidir bunun nedeni esasen aile, akrabalar ve çevre baskısıdır. Lisans diplomasını yakında alacak olan Hasan başarılı bir öğrencidir ancak okuduğu bölümün mesleğini sistemin şartlarından dolayı tabi olarak yapamayacaktır. Gelecek kaygısı bulunan ve hiçbir geliri olmayan Hasan'a akrabaları eee şimdi ne oldun, işe girmeyecek misin, ne zaman evleneceksin gibi sözlerle bu kaygıyı kat kat artırmışlardır. Aynı zamanda, Hasan kuşak çatışmaları yaşamakta ve entellektüel anlamda da aile ve çevresiyle çatışmalara girmektedir. Hasan şunun farkına varmıştır ki, okuduğu öğrendiği her şeyin aile, akraba ve çevresi için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Hasan bir gün yaşadığı tartışma sonucunda bunu daha iyi anlayacaktır.
Hasan üniversite hayatı boyunca kendi kültürüne, milli değerlerine bağlı bir kişi olarak çoğu zaman dinin insanları kısıtladığını ve zihinsel ve maddi anlamda ilerlemeye engel olarak gören kişilere karşı çıkmış geleneksel değerlerini onlara karşı savunmaya çalışmıştır. Hasan okuduğu bölümle de ilgili olarak aile ve toplumla ilgili birçok ders ve kitap okumuştur. Bir gün, Hasan akraba ziyaretindeyken kadınlarla ilgili bir konuda kadın haklarını savunmaya başlamış diğer akraba üyeleriyle tartışmaya başlamıştır. Mebde öğretmen olarak çalışan bir akrabası kuran kursuna gelen bir kadının kıyafetini eleştirmiş ve öyle kıyafetle kuran mı öğretilir şeklinde bir yorumda bulunmuştur. Hasan, insanların kıyafetiyle ilişkilendirerek damgalanması ve yargılanmasının yanlış olduğunu o insanın imanını ölçemeyeceğimizi ifade etmiştir. Böylece, kadınların iş hayatında bulunması tartışma konusu olmuş Hasan kadının kamusal alandaki zorlu mücadelesini dile getirmeye başlamıştır. Tepki olarak kadınların yer evi olduğunu savunan akrabaları onların çocuğuna bakma zorunluluğunun olduğunu söylemişlerdir. Bu söylem etrafında bir imam, bir öğretmen ve İslamcı bir tüccar hadis ve kurandan örnekler vererek söylemlerini kendi adlarına sağlamlaştırmaya çalışmışlardır. Dini bir mesele tartıştığını hiç düşünmeyen Hasan bu konunun doğrudan İslam'a bağlanmasına şaşırmıştır ancak bir yandan da dinin tüm hayatı etkileyen bir durumda olduğunu düşünmüştür. Ancak, sorun dinin kadın konusunda erkeğin işine gelen ve kendi otorite ve hegemonyalarını sarsmaya mahal bırakmayan şeylerini kullanarak kendi düşüncelerini savunmuşlardır. Bu durum kendi oteriter ve sarsılmaz koca yapılarını dinin bütün kurallarını tam olarak bilmedikleri halde dinin bir kaç buyruğunu öne sürerek dini kendi düşünceleri için bir meşruiyet aracı olarak kullandıkları Hasan için ortaya çıkmıştır. Dinin dışında toplumsal cinsiyet ve geleneksel kadın bakış açılarını değerlendirmeye çalışan Hasan sürekli olarak İslam'ın emirleri ve yasakları şeklinde yanıtlar almıştır. Hasan düşünmeye başlar dini bu insanlar menfaatleri doğrultusunda bir araç olarak mı kullanıyor yoksa kalpten inanıyorlar mı ? İman ölçeri bulunmayan Hasan bu insanların dini bilgilerinin hangi seviyede olduğunu sorgulamaya ve tüm hayatlarına kadınlar dışında uygulamaya koyduklarını düşünmeye başlamıştır. Bu sırada imam Hasan'a sen komünist olmuşsun zaten üniversite okuyanların yüzde 99'u komünist oluyor demiştir. Bir yandan da İslam'dan afaroz etmeye çalışan bir gruba dönüşen imam, öğretmen ve İslamcı tüccar dört bir koldan sen daha anlamazsın, evlenince görürüz, yurtdışına gittin değiştin, dışarıda okudun değiştin bozuldun gibi sözlerle bireysel bir saldırıyla ön yargılar ve kalıp yargılar havada uçuşmaya başlamıştır. Bunlar karşısında Hasan okuduğu kitapların, gittiği yerlerin ve öğrendiği bilgilerin bu insanlar için kendi İslami değerlerinden uzaklaşma olarak gören bir grup olduğunu düşünerek, Hasan okumasından, yurtdışına gitmesinden utanılacak hale getirilmiştir. Aynı zamanda, Hasan bu konuşmalardan toplumsal özgüveni bir türlü sağlamlaştıramayan İslam topluluklarının neden özgüvensiz bireylerden oluştuğunu anladığını düşünmüştür. Çünkü, Hasan geleneksel muhafazakar kadın algısına bir eleştiri getirmiş bunun sonucunda ötekileşmiş ve komünist, bozulmuş biri olarak damgalanmıştır. Böyle bir çevrede yetişen İslam topluluklarının özgüvenli bireyler yetiştirme oranı nedir diye düşünen Hasan İslami düşüncelerini sorgulamaya başlayarak üniversite zamanlarında dinin maddi ve zihinsel anlamda ilerlemeye ket vuran bir şey olduğunu söyleyenlere karşı savunan Hasan yanlış mı düşünüyordum acaba diyerek başka bir zihinsel yola dahil olma durumuna gelmiştir. Ancak, burada suç dinde midir yoksa kulaktan dolma bilgilerle bozulmuş geleneksel yapılarını sürdürmeye meyilli kişilerin düşünmeden kullandıkları sözler midir?
Hasan buradaki büyük çıkmazı anlamaya çalışırken neden bu insanların eleştirilere farklı görüşlere tahammülleri yoktur çünkü kendi geleneksel yapılarını sürekli bir saldırı düzenlendiğini düşünen geleneksel bir toplum eleştirilere tahammül edemez hale gelmiştir. Hasan burada bir tek tutunacak dalının dini ve geleneği olan kendinin milli değerlerine uygun ekonomik ve siyasal bir sistem kurdurulmayan bir toplum tasvirini kafasında oluşturmuştur. Hasan oradan kötümser bir düşünceyle ayrılmış, taklitle hayatını sürdürmeye devam eden bir toplumun geçmişinde yaşadığı kültür değişimi travmalarını atlatamadığı bu yüzden de yeni sözler ve düşüncelere tahammülsüz olduklarını anlayarak düşünmeye devam etmiştir.