Ayn Calut Muharebesi (عين جالوت )
3 Eylül 1260'ta Memlük ordusu ile İlhanlılar arasında, Celile bölgesinin Ayn Calut mevkisinde yapılan muharebedir.
Ayn-i Câlût Filistin'de Nablus ile Beysân arasında yer alan küçük bir mevkidedir. Rivayete göre adını Hz. Davud tarafından bir savaş sırasında öldürülen Câlût'tan alır.
Moğolistan'dan savaşmak için batıya doğru yola çıkan Moğollar, 43 yıl boyunca ilk defa bu savaşta yenilgiye uğradılar. Asker sayısı nispeten az olsa da, Ayn Calut Savaşı tarihteki en önemli savaşlardan biri olarak kabul edilir. Bu savaşın sonucunda Moğolların yenilmez olduğu fikri çürütülmüş oldu ve Memlûkler de kaybettikleri toprakları geri alabildi.
Moğollar Cengiz Han döneminden itibaren yakıp yıkarak ilerliyor kimse onları durduramıyordu. En son Abbasilerin başkenti Bağdat 1258 yılında Moğolların istilasına uğramış, herkes kılıçtan geçirilmiş ve hatta halife de feci şekilde öldürülmüştü. İçinde dünya tarihi ve dönem açısından çok önemli bilgiler bulunan çok değerli bir kütüphane olan Bağdat Kütüphanesini de yakan Moğollar ilerleyişlerini Suriye ve Mısır'a doğru yönelttiler hatta bölgede bulunan Haçlılar ile ittifak yaptılar. Ancak hiç ummadıkları bir şey oldu. Memlûk Devleti hükümdarı Sultan Kutuz o zamana kadar yapılamamış bir şeyi yaptı.
Memlukler askerlerinin niteliği olarak da Moğolların önündeydi. Tamamı neredeyse paralı ve tecrübeli askerlerdi.
Kumandanlarından Baybars el-Bundukdârî'nin (Baybars I) komuta ettiği küçük birlikler başlarda Moğol birliklerine vur kaç yaparak istedikleri bölgeye çektiler. Saklanmış olan ana Memluk ordusunun tuzağına düşen Moğollar hareket kabiliyetini kaybetti. Moğol ordusu 3 Eylül 1260 tarihinde Ayn-ı calut'ta Memluk orduları tarafından imha edildi.
Aynicâlût Savaşı aynı zamanda Baybars'a hükümdarlık yolunu açmış ve Memluk sultanı Kutuz'u öldürerek Memlük tahtına geçmesine vesile olmuştur. Baybars sultan olduktan sonra kendisinin de büyük emeği geçmiş olan bu zaferin hâtırasını ebedîleştirmek için savaş meydanına "Meşhedü'n-nasr" adlı bir âbide diktirmiştir ki rivayete göre İslâm tarihindeki ilk âbide budur.